29 Ocak 2011 Cumartesi

Mutlu Yıllar...

Yeni bir yaş, yine bir yaş, tüm dilekler, tüm geçenler, tüm erişilenler ve erişilemeyenler, yeni bir nefes, dolu dolu bir yıl, hep kahkaha, hep gülücük, hep sevgi, bol para, elbette en güzeli sağlık, yenilikler, eskiler, hep kalacak olanlar ve yeni eklenenler, düzelenler, düzelecekler, düzelmese de çıkıp gidecekler, gerçekler, yalanlar, yeni bir yaş, yine bir yaş, HOŞGELDİN :)

25 Aralık 2010 Cumartesi

"dün"

Durgun suya yazılmış
kan kırmızı son sözler gibiydi;
"dün"!
Acıdım,
acıttım,
acındım,
'acı'ydım.
Çekerken kapıyı ardımdan,
perdeler indi,
kalın, sert kadife.
Küf kokusu sardı her yeri,
kızgındım, kırgın değil.
"dün" hüzündü,
hüzünlüydü
bir "an"dı.

Ben

"dün"

"öldüm"!

23.11.2010

puzzle

Adamın kalbi ellerindeydi kadının,
yap boz parçaları;
yaptı,
bozdu.
Gülümsüyordu,
ne de olsa kolaydı
birleştirmek parçalarını,
ezberindeydi elbette.
Uzun zamandır biliyordu:
hangi parça hangisinin yanındaydı.
İçi huzurla doluydu.
Hadi!
dedi, birleştirelim tekrar
ve buz gibi oldu kendi kalbi;
bir parça eksikti!
Adam gülümsedi,
kadının yüzü ellerindeydi,
yap boz parçaları;
uzun zaman önce yapmıştı,
şimdi
bozdu...

20.11.2010

13 Kasım 2010 Cumartesi

Kaosun orta yerinde bir küçük çocuk...

fırtına vardı o pazar akşamüstü alacakaranlığın yüz tuttuğu kızıllıkta, çatılar uçuşmaktaydı etrafta, korku vardı içine çektiğin her solukta... gökyüzü yarılıyordu sanki her şimşek çaktığında, yağmur çoktan sel olmuştu, akıyordu ayaklarımın altından, sokağın orta yerinde duran çocuğu farkettiğimde...
bir çocuk duruyordu orada, oracıkta, kaosun ortayerinde, bana bakıyordu hiç kırpmadan gözlerini, içime aktı çocuk, o oldum...
ıslaktı saçlarım yüzüme dokunan, yandı birden alev aldı dokununca, ellerimin olduğu yerde alev vardı artık, gözlerim hiç bu kadar keskin olmamıştı hayatım boyunca, hiç kalbim bu kadar hızlı çarpmamaıştı, hiç ağlamamıştım sanki o ana kadar, çocuktum artık, ağladım...
ürkek adımlarla yaklaştım yerde yatan eski BEN'e, ne kadar da yabancıydı yerde yatan kadın, ben olamazdım bu yorgun ve durgun, ifadesiz yüzün sahibi, oysa az önce değil miydim? saçlarımı okşadım eğilip, kuruydu akan suyun ortasında, yağmur hiç dinmeyecek gibi yağıyordu ama tek damla bile değmiyordu yerde yatan bedene, ama benim saçlarım sırılsıklamdı, damlalar süzülüyordu uçlarından, her damlada bir hüzün düşüyordu suya, tek tek akıtıyordum siyahımı, neden sonra arındı çocuk, artık beyazdım... yağmur yağıyordu, ben ağlamıyordum artık, çocuk gülümsedi, gülümsedim...
yürümeye başladım sokağın ortasından, zaman gibiydi etrafımdan akıp giden su, susadım, ellerim çok küçüktü artık, dokundum dudağıma, yerindeydi. sardım kollarımı kendime, sımsıkıydı hem de, sıkılmadım, sıyrıldım gerçeklikten, sızıntıydım az önce yerde yatan kadının dudaklarının arasından, son sözüydüm kendimin, kendimdim, BENdim, bilemedim, yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm beyazlığıma, arındım...
çocuktum, yenidendim, yenilenen, yenilmeyen yineydim, hiç yinelenmeyendim, sustum...

2006

hiç

hayatta en zor şeylerden birisi de HİÇlik duygusunun önüne geçmeye çalışırken gerçek bir aydınlanma yaşayıp aslında yaşadığınız herşeyin koca bir HİÇten ibaret olduğunun farkına varmakmış... hayat o kadar kısa ve ardı görünmeyen bir AN ki, her nefes alınan dakika hem herşey hem HİÇbirşey ve bunca zor tecrübe varken saatlerin tiktaklarında, O'nunla yaşanan her ANın özel olduğuna bu kadar ikna olmuşken en son havada asılı kalmış gülüşün, kapının çarpılma sesini duymak burkuyormuş insanın yüreğini... sızlatıyormuş ruhunu, hem de daha önce HİÇ sızlatmadığı kadar... aslında HİÇ aynı şeyleri aynı zamanda paylaşmamış olduğunuzu bu kadar çok şeyi paylaşmışken farketmek hem de uçurumun bir adım ötesindeyken ve artık herşey ve HİÇbirşey için çok geç kalmışken, sarılamıyorsunuz bile kendinize, HİÇ sarılmamışsınız ki daha önceleri, HİÇ duyumsamamışsınız ki sarı rengin aslında matem havası alabileceğini hem de dilinizin ucunda bir şarkı takılı kalmışken bir türlü HİÇbir sözünü hatırlayamadığınız ama HİÇ aklınızdan çıkmayan... HİÇbirşey insanın kendi HİÇliğinde boğulmasının sarhoşluğunu hissettiremiyormuş, anladım, anlatıldım, anlatamadım ama anlamlandırıldım hem de HİÇ anlaşılamamışken... HİÇ kalıverdim herşeyin orta yerinde, korkuyorum...
HİÇ birini en son buradan geçerken gördünüz mü? ben HİÇ görmeseydim...

2006

Ben'dim...

Günler değil miydi diğer günleri kovalayan,
ve saatler değil miydi her anı bir diğerinden uzaklaştıran?
Sen değil miydin gözyaşlarımı alev almış parmak uçlarıyla silip,
en son, gözlerimin en derinine bakan?
Hayat değil miydi beni bunca zamandır acıtan,
safran kokan sarı bakışları ile her düşüşümde arkamdan sırıtan?
Ben değil miydim simsiyah kendimi bembeyazlara sarmalayan,
kızıla dönen kefenimi yırtarcasına sessizliğe bürünen?

Ben'dim...

07.05.2010

soru

Sarsılıyordu sessizlik durduğu yerde,
sessizlik bile sessiz değildi artık,
ağlamaklıydı sanki.
Hep mi böyleydi acaba
dünyanın dönmeye başladığı o ilk andan beri?
Hep mi çığlıklarla başlar ve son bulurdu hayat?
Gözyaşı ilk ne zaman akmıştı,
ilk kirlenmiş insanın pürüzsüz yalanından?
Yoksa hiç kirlenmemiş miydi insan,
hani o ilk nefesinde acıyı tatmış olan?
Ya da bir günah mıydı varoluşu,
bu yüzden miydi hep bu direniş?
yok-tu, yok-luk-tu, yok-sun-luk-tu belki de
tersyüz eden masumiyeti.
Değer miydi?
Ya değseydi?


24.04.2010