13 Kasım 2010 Cumartesi

bir şehre...

bir şehir var, öyle bir şehir ki hiç gitmediğin ama hep orda olduğunu bildiğin... bazen yürürken kendi şehrinde, asıl tanımadığın insanların etrafındakiler olduğunu hissedersin, çünkü kapandığında gözlerin senin şehrinin insanları kaplar etrafı, evlerden dışarı çıkarlar, gülümseyerek yanından geçip giderler... onlar senin tanıdığın, senin şehrinin insanlarıdır, sen de onlardan birisindir... ama açtığında gözlerini gri kaldırım taşlarının nemli, buruk kokusu alır seni, çekip çıkarır asıl şehrinin duru deniz kokusundan, hüzünlenirsin... hiç gitmemişsindir belki, ama bilirsin ki orada hep sokakların bittiği yerde deniz başlar, karşı tarafın ışıkları kamaştırır gözlerini denizin dalgalanan yüzeyinden... yürüdüğün şehrin grisi seni de sarmalarken, çığlık çığlığa sessizce yürürsün kalabalıkta, bir noktasındır, oracıkta yok olsan kimsenin farketmeyeceği... oysa orada bir parçasındır, sen olmayınca eksik kalır o şehir, o hiç gitmediğin, hiç yaşamadığın şehir, senin şehrin, ait olduğun şehir...
bir şehrin vardır bazen, birinin seni beklediği, çağırır seni, tanımadığın bir sestir, belki de hiç tanıyamayacağın, birinin dileğisindir belki hiç dilemeyeceğin hem de, bir şehir vardır belki orada bir yerde, buraya ait olmadığında, seni bekleyen, en son rahat uykunu uyumak için uzanabileceğin, gülümseyeceğin, renkleri içine çekip, derin bir nefes alabileceğin, bir şehir, şehrin, senin, sensiz, ŞsEeHnİiRn...

2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder